Makale
“Ben Nefretle Büyütülmedim.”
Yirminci yüzyılın yüz akı önderlerinden Aliya Ä°zzetbegoviç 1925 yılında dünyaya gelir. Annesi sabah namazlarına aksatmadan kalkar ve onu da kaldırır. Zaman zaman kalkmakla kalkmamak arasında kalan Aliya, camiden mutlu döner. Arkasında namaz kıldığı âlim ve onun ikinci rekâtta okuduÄŸu Rahman Suresi ömrünün baharının en güzel hatıralarıdır. On beÅŸ yaşında moda olan Komünizmin de etkisiyle tereddütle tanışır. Kısa zamanda tereddüt yerini tahkiki imana bırakır. Artık o, tevarüs ettiÄŸi deÄŸil seçtiÄŸi bir dine teslim olan Avrupalı bir müslümandır.
GençliÄŸinde Avrupa felsefesinin bütün temel metinlerini okur. Tecessüs onu, Hint felsefesine kadar götürür. “Genç Müslümanlar” hareketi içinde bulunur. Liseyi bitirdiÄŸinde orduya yazılmaz. Hastalıkla cebelleÅŸirken yakalanır ve askere alınır. Tezkere sonrası tutuklanır ve yirmi bir yaşında düÅŸüncelerinden dolayı zindanla tanışır. Üç yıl sonra özgürlüÄŸe kavuÅŸur. Babasının tavsiyesiyle gittiÄŸi ziraat öÄŸretimini yarıda bırakıp hukuk okur. Elli sekiz yaşında, on dört yıla mahkûm edilir ve katillerle aynı koÄŸuÅŸta beÅŸ yıl yatar. Ä°kinci kez mahkûm edilmesi üzerine yaptığı deÄŸerlendirme dehasını ele verir: “Adil yargılanmadım çünkü masumdum(Tarihe Tanıklığım, s. 61).”
“Åžiddet yüzyılı”nda Bosna’ya isabet eden payı anlattığı kitabı, Tarihe Tanıklığım’da kendisi ve ailesi hakkında ketumdur. BaÅŸkanlık görevini bıraktıktan(2000) sonra kaleme aldığı kitabının(2001), neredeyse tamamını cephede kaybedilmeyen savaÅŸa ve onu müzakere masasında muhafaza etme mücadelesine ayırmıştır. Denebilir ki beÅŸer takatini aÅŸan tanıklıklarını hatıratına tercih etmiÅŸtir. Her türlü engele raÄŸmen verilen destansı bağımsızlık mücadelesinin lideri, nasıl savaşın ortasında cesur, kararlı, soÄŸukkanlı, adil, ilkeli, seviyeli… ise kitabını kaleme alırken de aynen öyledir. Hasımları da dâhil o sürece dahli olanlarla ilgili kaleme aldıklarını okuyanlar, sayılan hasletlerin mübalaÄŸa olmadığını teslim edeceklerdir.
Bosna Ruhu ve Aliya
Aliya için Bosna, Balkanlardaki bir toprak parçasından ibaret deÄŸildir; bir ruhtur. O, farklı dinlere, uluslara ve kültürel geleneklere mensup insanların bir arada yaÅŸayabileceÄŸine dair inançtır. Ona göre “Bosna her zaman medeni dünyanın olmayı istediÄŸi ÅŸey olmuÅŸtur(s. 295).” Böyledir çünkü Bosna, “iki dünya, üç kültür ve dört dini” buluÅŸturmuÅŸ, DoÄŸu ile Batı arasındaki etkileÅŸim yüzyıllar boyunca devam etmiÅŸ ve Bosna ruhunu oluÅŸmuÅŸtur.
Kıtlıktan savaÅŸa, yokluktan mahkûmiyete pek çok acının piÅŸirdiÄŸi Aliya, aÄŸaç kesmekten ceset taşımaya, taÅŸ kırmaktan ÅŸantiye ÅŸefliÄŸine pek çok iÅŸ yapmıştır. Ona en zor geleni, kurtlar sofrasında müzakerelerde bulunmaktır. YaÅŸadığı zorluklar, ona çelik gibi bir irade, yorulmak bilmez bir güç, pes etmeyen bir kararlılık ve direnç kazandırmıştır. SavaÅŸ iÄŸrenç, müzakere zordur fakat seçme ÅŸansı yoktur. Tavrını ÅŸöyle formüle eder: “Mümkünse müzakere et; zorunluysa savaÅŸ(s. 273).” En çetin anlarda bile umutludur ancak gerçeklerin görmezden gelinmesini istemez. Bu nedenle Bosna’da barışın ele alındığı bir toplantı sürerken Bosnalı bir gazeteciye halka fazla umut vermemesini öÄŸütler zira gerçekle yüzleÅŸmek hayal kırıklığından evladır. Bu yüzden liderlerinin kıvrak zekâsını ve çözüm üretmedeki becerisini bilen ve zifiri karanlıkta küçücük bir ışık bekleyenlere; “Mucizevi bir çözüm yok; sadece sabır ve çok çalışmak var(s. 382).” demekten çekinmez.
“Korkağın Ofisi”
Bosna “cehennemi yaÅŸamakta,” vahÅŸi saldırılarda günde ortalama 150 can yok olmaktadır. Saraybosna kuÅŸatma altındadır. BaÅŸkanlık binası, güneyindeki cephe hattına beÅŸ yüz metreden daha yakındır ve yüzlerce kez vurulmuÅŸtur. Çalışma odası binanın iç kesimlerine taşınır. Artık odasının adı, “korkağın ofisi”dir. O, dalga geçebilecek kadar kendisiyle barışıktır. Kendisini eleÅŸtirmekten kaçınmaz, özeleÅŸtiriyi önemser. Ona göre Batının gücü, eleÅŸtirel düÅŸünceye sahip olmasından kaynaklanır. Ä°KÖ toplantısındaki liderlere hitabında iki dünyayı karşılaÅŸtırıp ÅŸu deÄŸerlendirmeyi yapar: “Ä°slam en iyisi -bu hakikat- ama biz en iyisi deÄŸiliz. Bunlar iki farklı ÅŸey ve her zaman onları karıştırıyoruz(s. 415).” Onlara Batı’dan nefret etmek yerine, onunla rekabet etmeyi, hayırlı iÅŸlerde yarışmayı tavsiye eder. Muhatabı kim olursa olsun açık sözlüdür, çünkü içten pazarlıklı deÄŸildir.
Fransız Uluslararası Ä°liÅŸkiler Enstitüsün’e davet edilir, davetliler kendisine sorular yöneltirler. Bunlardan Jean Barrio sorusunu ÅŸu cümle ile bitirir: “70 yıldan fazla bir süredir birlikte yaÅŸamış olan insanlar nasıl oluyor da birbirini öldürmeye baÅŸlıyor?” VerdiÄŸi cevabın bir kısmı ÅŸöyledir: “FaÅŸizm Avrupa’nın çocuÄŸudur, Balkanlar’da deÄŸil Avrupa’nın en medeni bölgesinde doÄŸmuÅŸtur. BolÅŸevizmin hikâyesi de buna benzer. Görüyorsunuz, kötülük çıkacak bir yer buluyor kendine(s. 517).” Muhataplarını olduÄŸu kadar insanı da iyi tanıyan bir düÅŸünür, onların dikkatlerini kötülüÄŸün kaynağına çekiyor. Avrupa ya da Balkanlar fark etmez, her nerede olursa olsun bir yerde kötülük beslenirse oraya karanlık çöker; orada kan dökülür, mazlumların figanı âlemi tutar.
19 Ekim 2003 yılında aramızdan ayrılan Bilge Kral Aliya’nın Tarihe Tanıklığım adlı kitabını tanıtmayı ve bilvesile merhumu anmayı amaçlayan bu yazıyı burada noktalayalım. Tek başına, ailece, grup halinde, nasıl okunursa okunsun, okuyanın ÅŸu duaya âmin diyeceÄŸini sanıyorum: Ya Rabbi Aliya gibi bilge liderlerin sayısını artır, müslümanları ve insanlığı bilgesiz bırakma!
Aliya Ä°zzetbegoviç, Tarihe Tanıklığım, Ter. Alev Erkilet, Ahmet Demirhan, Hanife Öz, KLASÄ°K Yayınları, 2. Basım, Ekim 2003 Ä°stanbul.
Henüz yorum yapılmamış.